29 Temmuz 2016 Cuma

MASKEN VE SEN

Iskalıyorum ... İstedigim her neyse artık onu görmüyorum.Dikkatim başka seylere kayıyor ,oyalanıyorum. Her insanda olan maske bende de var biliyorum. Kimseyi suçlalayamam yaptığım şeyler için.Benim seçimim benim kararlarım.Maske, büründüğümüz yüzü saklamak için insanların takmamızı istediği bir ruh hali aslında.Su gibi saf olamıyoruz hiçbirimiz. Hayatta yaşamanın kuralı haline getirdiğimiz takıntılarımızı ruhumuza zincirleyip öylece bırakmışız onu.Çığlık büyük ,içindeki suskuna cevap ver. Küçük bir çocuk olma,geçmişe dönme.Belki de biz insanoğlunun hatası budur;çocukluğunun acısını hatırlaması. Sen, ölene kadar devam edecek döngünün içine girersen orda kaybolursun. Sana hayatı sev demeyeceğim. Çünkü hayat sevilmeyecek kadar bulanık ve iki yüzlü.Bunu eminim balıklar ve papatyalar da biliyordur. Bazen onları örnek alman gerekebilir. Bir balık gibi hafızan kısa süreli olsa ve hiç üzülmesen. Ya da bir papatya gibi bahar zamanı açılsan ve kimse sana karışmasa daha mutlu olmaz miydın? Maske sadece palyaçolarda vardır ve unutma onlar perde kapanınca senin arana karışan normal bir insandır. Hayat bir ilizyondan ibaret ve sen onun palyaçosu bile değilsin.

7 Temmuz 2016 Perşembe

KARDEŞ

Ayşe o gün yeni ayıcığıyla sabaha uyandı. Babası ona ,o daha uykudayken kollarının arasına iliştirmişti küçük ayıcığı. Sabah yanında bulduğu ayıcığa o kadar çok sevinmişti ki hemen arkadaşlarına göstermeli ve onlarla oyun oynamalıydı. Sonra odasına küçük kardeşi Zeynep geldi. O da sevinmişti küçük ayıcığı görünce.Kollarını ayıcığa doğru uzatırken aplasının kendisini yitmesiyle sendeleyip yere düşmüştü. Bu onun için bir hayal kırıklığıydı. Çok sevdiği aplası ayıcığı ona tercih mi etmişti yoksa. Göz yaşlarını sildi küçük Zeynep ve bir şey olmamış gibi aplasının peşinden gitmeye başlamıştı. O yürüdükçe ayıcıkla oynama hayalleri kuruyor daha çok seviniyordu. Aplası ve arkadaşlarının yanına gittiğinde, onların küçük ayıcığa hayranlıkla nasıl baktıklarını kollarında teker teker gezdirdiklerini izledi. Hevesle yanlarına gitti sonra. "Ne oynayacağız bugün?" diye sordu. Ama aplası onu oyna almak istemiyordu ve "sen bizimle oynayamazsın !" diye sert bir yanıt verdi. Zeynep ısrar edince onun canını yakmıştı ,hem de diğer arkadaşlarının yanında. Bu daha çok üzmüştü Zeynep'i ,istenmiyordu çünkü. Ama o ne hayaller kurmuştu babasının aldığı ayıcıkla ilgili. İsmini bile bulmuştu şimdiden adı Benekli olacaktı. Yürüyerek ağlamaya başladı. Göz yaşlarını silecekti ama diğer elinde annesinin hazırladığı ekmek vardı. Koydu onu duvar kenarına ve aplasıgilin görmeyeceği yerden onları gizliden izlemeye başlamıştı. Kalbi kırılmıştı ,üzülmüştü ama oyun başkaydı. Oynamasada izleyecekti işte.Yağmur yağmaya başladı sonra ,çocuklar eve girmeye başlamıştı.Evdekiler meraklansın diye hatta aplası onu arasın diye girmedi içeri küçük Zeynep. Biraz zaman geçince annesigil dışarı çıkıp ken disini aramaya başladılar.Belliydi korkmuşlardı. Ama o asıl aplasını merak ediyordu. O çıkmamıştı daha. Aplası dışarı çıkana kadar bekleyecekti.Ta ki annesi onu bulana kadar. Sırılsıklam olmuştu.Annesinin azarlamasına rağmen o onları duymuyor aplasının ke disi yokken ne yaptığını merak ediyordu. İçeri girdiğinde aplasının ayıcığa sarılıp ,ağladığını gördü. Hem de boş televozyon ekranına bakarak. Televizyonda nevardı da ağlıyordu ki diye düşündü. Bir şeyler söylüyordu bakarak. Biraz daha yaklaştı onu duymak için. "Allahım lütfen gelsin,ona bir şey olmasın,oyuncağım onun olsun ,korkuyorum " diyordu. Bunu hep tekrarlıyordu Ayşe televizyon ekranından kardeşinin yansımasıni görünce gidip hemen sarılmıştı ona. Oyuncağı ona uzatıp "Al senin olsun,ama bir daha gitme " demişti. Sıkı sıkı sarılmışlardı birbirlerine,sanki hiç ayrılmayacaklarmış gibi. Yıllar geçti sonra Zeynep Ayşe'ye neden boş televizyon ekranına bakarak ağladığını sorduğunda yanıt onu güldürmüştü. Televizyon ekranına bakınca yalnızlıktan korkmamak da neydi?